GİZLİ ALİM - sigara ve içki günahmı_?

BANA_ULASIN
Nasihat
ŞAŞIRMAYA_Hazırmısınız
harun yahya hocamızın eserlerinden alıntılar
İSTANBUL.a Vaad Edilen
ŞEYTAN
Yüce.Allahı_Rüyada görmek
ALİMLER
AHİRETTEKİ SASILACAK ALEMLER
LEVH-İL-MAHFUZ_Nedir_???
NEFS VE AKIL
Cennet de ALLAHI GÖRMEK
BELGESELLER
büyüklerin Allahla konusmaları
Allah_Tealanın yakın olması
Allah_Teala akıl ve hayal ile anlasılamaz
Allah_Tealanın sıfatları
Alimlerin yüce_Allahı görmesi
Alemler_vehim mertebesinde yaratılmıslardır
Seytan Ademe neden secde etmedi_?
MİRAC_yükseliş
Melekler_ve Görevleri
Namazın kılımı Namazda okunan dualar Namaz videoları
RUH_Nedir ?
KABİR_AZABI
BOZUK_DİNLER
KIYAMETİN_10_BÜYÜK ALAMETİ
İBRET_VERİCİ VİDEOLAR
CENNET__???
BÜYÜK_ALİM
ALLAHIN_99 İSMİ Ve manaları
CEHENNEM
ESMA_ÜL HÜSNA TEZBİHAT
CİNLERİN ATASI_İBLSMİ_?
KARABASAN__NEDİR
DİKKAT_?_DUYURU
Masonluk ve siyonizim Nedir__?
ÖLÜM ANI ŞEYTAN GELİRMİ__?
HZ.Hızır.as._kimdir_?
DÜNYANIN YARATILISI__?
hz.Peygamberimizin_Şeytanla konusması
sigara ve içki günahmı_?
Esma.ül Hüsnadaki HAYY.Mucizesi
sual__?
kader_Nedir__?
sayaç
SEMUM ATEŞİ
yorumsuz
ŞEYTAN SİNSİ DÜSMAN
DÜNYADA KAC MÜSLÜMAN VE HIRISTİYAN VARDIR VE 73 FIRKANIN SIRRI NEY_?
COK GÜLMENİN ZARARI__?
KAİNATIN YARATILIŞ GAYESİ
rüyada allahı görmek mümkünmü
ALLAH IDRAK EDİLEBİLİNİRMİ
İLK İNSAN HZ.ADEM.AS
HZ.MEHDİ
KAFİR_?
BİR RİVAYET_?
cagımızın en büyük tehlikesi ZÜBBELİK
Gerçek İslam'a ve Tevhid'e Çağrı
klipli en güzzel ilahiler
dini videolar
Kull Hakkı
Kelam İlmi nedir ?
Bid,at nedir__?
Peygamber efendimizi rüyada görmek
uyan Türkiyem uyan ?
Resım galerısı
Esma-ul Husna ve Dualar
İste Azazilin yani iblis seytanın gercek gecmiş öyküsü
Hâfid__?
Şedidü'l-Mihal Ne Demektir?
__Bir Kulun Feryadı__
Serîu - Hâsibîn__?
Hizbullah GERCEGİ
Hamas Gercegi
El Fetih Gercegi
Baphomet Nedir__?
MAĞFİRET Nedir_?
Harun yahya hocamızdan Filistin zulmü İzleyin
SEYYIDÜ'L-ISTIĞFAR
Abdulkadir Geylani Hz.Belgesel
pKK nın Ruhu nasıl alınır
Seytanları kahr eden dua
Kıyamette günahkarlar kör olarak mı haşredilecek?
YüCe_Allahc.c Hazretlerinin en yüce ismi_İSM-İ Â'ZÂM,, _Duası_
MÜMiN iLE KAFiR bu film kacmaz
BİR Adamla BERBERİN HİKAYESİ
iblisin bazı isimleri
Sur' a Üfürüldüğü Gün
Türk İsmi Nerden Geldi_?
PEYGAMBERLER SİLSİLESİ
Kıyamet Günü GöLgelenecek Gençler
sahih hadıslerde DECCAL
GERCEK VE YALAN DÜNYALI_sOnMucize _
CERN DENEYİ VE BİG BANG
SİDRETÜL MÜNTEHA NEDİR ?
El-Müheymin
Ayet el Kûrsi
ŞEYTAN'dan İNSAN'lara MEKTUP ( Mutlaka Okuyun Ve Paylşaın
TESBİH_NAMAZI
FURKAN
TÖVBELER TÖVBESİ OLAN NASUH TÖVBESI
Hz. EYYUB (as)
GERÇEK MEHDİ’NİN__ALÂMETLERİ
onemlı bılgıler
HZ.SÜLEYMAN_AS_IN GERCEK YÜZÜGÜ
MESİH DECCAL NEREDE GİZLENİYOR_?
Kafir Devletlerin Bünyesinde Görev
okumalı
CUMA BAHSİ_VE KIYAMETIN KOPACAGI GUN BU İSİMDE
EL VaHİD
EL EHAD
Zaman Allah (c.c.) mıdır?
esma ul hüsna dan secılen ısımler
mucızeler
Mutlak olan ALLAH.C.C ün Ol EMRİ
SÎA mezhebi_____?
Nalet sebebi olarak Gaflet



 
 


 


1 — Birincisi, şerâbdır. Pişmemiş üzüm suyu, [şıra], havasız fıçılarda durmakla, gaz habbeleri ve köpük meydâna gelerek mayalanır. (Şerâb) hâline döner. [Ya’nî, üzüm kabuklarında yaşıyan ve şıraya geçen (bira mayası) adındaki mayanın (fermetin) çıkardığı (zimas) adındaki bir madde, şırada bulunan glikoz ve levüloz adındaki (Hekzoz) şekerlerini parçalar. Şekerler, ikiye parçalanarak ispirto (etil alkol) ve karbon dioksid maddeleri meydâna gelir:

C6 H12 O6 ¾¾¾® 2C2 H5 OH + 2 CO2

Şırada zemânla, şeker azalıp, ispirto çoğaldığı için, tadı şekerli iken, keskin ve yakıcı olmağa başlar. Meydâna gelen karbon dioksid gazı, kabarcıklar hâlinde dışarı çıkar. Bu gaz, ispirtolu sıvıda erimiyen tortuları, sıvının yüzüne sürükliyerek, bir köpük ile örtülür. Böylece şıra, şerâba dönmüş olur. Çeşidli şerâblarda, yüzde beş ile yirmi arasında ispirto bulunur. İki hektolitre, ya’nî ikiyüz litre yâhud yüzonbeş kilogram üzümden, yetmişbeş litre şıra çıkar. Şıranın beşde biri şekerdir. Onda biri tartarik asiddir. Şıradan kükürt dioksid gazı geçirilerek, sirke asidi mayası ve başka zararlı mayalar öldürülür. İlk mayalanma bir haftada temâm olur.]

İspirtosu az olan şerâb da harâmdır. [İmâmeyne göre ve diğer üç mezhebde, köpürmese de, şerâb olur.] Serhoş etmese de, damlasını içmek harâmdır. Halâl diyen, kâfir [Allaha düşman] olur. Şerâb, idrâr gibi kaba necâsetdir. Her dürlü kullanmak, ilâc yapmak, çamur yapmak, hayvâna içirmek, ihtikân yapmak, buruna çekmek sözbirliği ile harâmdır. Satması câiz değildir. Parası harâmdır. Bir müslimânın, borcunu, şerâb satarak aldığı para ile ödemesi halâl olmaz. Bu para, alacaklıya da halâl olmaz. Bunun için içki satana ödünc vermemelidir. Az içene de had vurulur ki, seksen sopadır. Serhoş edici diğer üç içkiyi içene ise, ancak serhoş olursa had vurulur. Şerâb köpüklendikden sonra, kaynatılıp üçde ikisi gitse de geride kalanı ve inbiklenerek elde edilen ispirtonun, rakının şerâb gibi, necâset-i galîza olduğu sözbirliği ile bildirilmişdir. Bunların da damlasını içmek harâm olduğu, (Behcet-ül-fetâvâ)da yazılıdır. Rakıda yüzde kırkdan çok alkol bulunur. Şerâbdan elde edilen rakı, meşe ağacından fıçılarda birkaç sene bırakılınca, (Konyak) olur.

2 — İkincisi, Tılâdır. Tâze şıra, ateşde veyâ güneşde ısıtılıp üçde ikisinden azı uçarsa, [üçde birinden çok kalırsa], bu kalana, (Tılâ) denir. Tılâ, gaz çıkararak kabarıp, tadı keskin olunca, serhoş eder. Şerâb gibi damlası harâm ve kaba necs olur.

3 — Üçüncüsü Sekerdir. Hurmanın nakî’i, ya’nî maserasyonu, ya’nî su içinde ısıtmadan bırakılınca, köpüklenir ve tadı keskin olursa (Seker) denir, damlası harâmdır.

4 — Dördüncüsü, kuru üzüm nakî’idir. Kuru üzüm, soğuk suda bırakılınca, şekeri suya geçer. Bu suya, (Kuru üzüm nakî’i) denir. Bu, gaz peydâ ederek köpüklenir ve tadı keskin olursa, damlası harâm olur. Tılâ, Seker ve kuru üzüm nakî’i (maserasyonu) gazlanmaz ve tadı keskin olmazsa, içmeleri, sözbirliği ile halâl olur. Seker ve Nakî’, hafîf necsdirler. İmâm-ı a’zama göre. Tılâ, Seker ve Nakî’in harâm olmaları için, köpüklenmeleri de lâzımdır. Bu üçünde, icmâ’ı ümmet hâsıl olmadığı için, harâm değildir diyen kâfir olmaz.

İçmesi, İmâm-ı a’zama ve İmâm-ı Ebû Yûsüfe göre halâl olan içkiler de dörtdür:

1 — Kuru üzüm veyâ hurma, şekeri suya çıkıncaya kadar, soğuk suda bırakılır. Sonra hepsi, kaynayıncaya kadar ısıtılır. Soğuyunca süzülür. Bu sıvıya, (Nebîz) denir. Nebîzin tadı keskin olsa da, serhoş yapmadıkca, içmesi halâl olur. Isıtılmazsa, köpürünce ve tadı keskin olunca, harâm olur.

2 — Kuru üzüm ve hurma birlikde, soğuk suda durup, hepsi, ısıtılıp süzülür. Tadı keskin olsa da, serhoş yapmadıkca, halâl olur. Buna, (Halîtan) denir.

3 — Bal, incir, arpa, buğday, mısır, darı, erik, kayısı, elma ve benzerlerinden biri soğuk suda durup ısıtılmasa da, serhoş etmeyecek mikdârda halâldirler. Çünki hadîs-i şerîfde, (Şerâb, üzüm ve hurmadan olur) buyuruldu. [Serhoş ederlerse, harâm olurlar. Bira da böyledir. Hubûbâtdan elde edilen rakıya, İngilizler (Viski), Ruslar (Vodka) derler. Bunlar, yüzde elli, altmış alkolü hâvîdirler.]

4 — Dördüncüsü, (Müselles)dir. Üzüm suyu, tâze iken, ya’nî gaz kabarcıkları çıkmadan, köpürmeden önce, ısıtılıp, üçde ikisi uçar, üçde biri kalırsa (Müselles) denir. Tadı keskin olsa da, serhoş etmiyecek kadar içmesi halâldir.

Şıra kaynarken, içine (Pekmez toprağı) denilen temiz kireçtaşı tozu konursa, ekşiliği kalmaz, (Pekmez) olur. Fransızlar pekmeze, (Sapa) ve (Rob) derler. Pekmezde yüzde altmışdan çok glikoz vardır. Pekmeze yumurta akı koyup, karışdırarak kaynatılınca, koyulaşıp (Bulama=Raisiné) olur. Şira ya’nî tâze üzüm suyu [Moût] ve pekmez [Moût cuit] ve bulama [Raisiné] ve boza [Bosan] içmek halâldir. Boza yapmak için, bir kilo kadar bulgur yıkanır. Tencereye konur. Fazla su ilâve edilir. Yumuşayıncaya kadar birkaç sâat kaynatılır. Su ile yoğrularak tel süzgeçden süzülür. Şeker konup eritilir. Maya olarak içine bir su bardağı boza konur. Kapanıp soba yanında bırakılır. Ertesi gün ekşi olarak içmeğe başlanır.

Bunlar kuvvet için, hazm için serhoş etmiyecek mikdârda halâl olup, serhoş ederlerse veyâ çalgı ile, keyf için az dahî içilirlerse, söz birliği ile harâm olurlar.

İmâm-ı Muhammede göre, bu dört içki, gaz çıkarmış ve tadı keskin olmuş ise, serhoş etmiyecek kadar az içmesi de harâm olur. Fetvâ da böyledir. Diğer üç mezhebde de böyledir. Çünki, Peygamberimiz, (Çoğu serhoş eden içkinin, azını içmek de harâmdır) ve (Serhoş eden her içki şerâbdır ve hepsi harâmdır) buyurdu. Bu hadîs-i şerîf, hepsinin harâm olduğunu bildirmekdedir. Yapıları, bileşimleri aynıdır demek değildir. Çünki Muhammed “aleyhisselâm”, maddelerin hakîkatlerini, fen bilgilerini öğretmek için değil, bunların hükmlerini bildirmek için gönderilmişdir. Kısrak, inek, deve sütleri, mayalanıp, tadı keskin olunca, müselles gibi olurlar. Birincisine (Kumis), ikincisine (Kefîr) denir. Bira gibi harâmdırlar. Bu husûsda, İskilibli M.Âtıf efendinin (Men’i müskirât) kitâbında geniş ma’lûmât vardır.

[Bira yapmak için, arpalar ıslanıp bir hafta bırakılınca filizlenirler. Bu sırada (Amilaz) denilen maya da ürer. Filizlerin uzunluğu arpa boyuna yaklaşınca, arpalardan koparılıp ayrılır. Arpalar kurutulup un yapılır. Bu una, (Malt) denir. Malt, sarı toz veyâ şerbet hâlinde, (Skorbut) denilen kanama ve za’fiyyet hastalığında ve çocuk mamalarında kuvvet verici ve hazm için kullanılır. İçinde alkol yokdur. Malt, sıcak su ile karışdırılıp bırakılınca, içindeki amilaz, nişastayı mayalıyarak parçalar. (Maltoz) denilen şekere çevirir. Bu şekerli sıvıya şerbetci otu (Houblon) çiçekleri konup kaynatılır. Bu ot, biraya koku verir ve berrâk yapar. Soğutulup içine (Bira mayası) konur. Bu maya, maltoz şekerini mayalıyarak parçalar. Alkole çevirir. Bira hâsıl olur. Çeşidli biralarda yüzde ikibuçuk ile beş arasında alkol bulunur. Fazla içilince serhoş yapmakdadır. Bira mayası, sarı toz veyâ yoğurt gibi lapadır. Cânlıdır. Çıkardığı sıvı mayalama yapar. Bira mayası, bira fabrikalarında kalan posadaki mayanın üretilmesi ile elde edilmekde, cild, hazm ve göğüs hastalıklarında da kullanılmakdadır. Ekmek hamurunda da vardır. Bira, gaz çıkardığı, köpük yapdığı için ve tadı acı, keskin olduğu için azı da çoğu da, her ne maksadla içilirse içilsin, imâm-ı Muhammede göre harâmdır. Fetvâ da böyledir. Almanyada yayınlanan (Der Stern) mecmû’ası, 1979 senesi ilk ayındaki nüshasında diyor ki, (Heidelberg kanser tedkîk merkezi tarafından yapılan araşdırmalarda, biranın kanser yapdığı anlaşılmışdır. Kansere sebeb olduğu bilinen (Nitroz-amin)lerin birada bol mikdârda bulunduğu görülmüşdür. Bira, alkol alışkanlığına da sebeb olmakdadır. Ağrı kesici olarak kullanılan (Piramidon) içinde fazla mikdârda Nitroz-amin bulunduğu anlaşıldığı için, bu ilâc sıhhiyye vekâletinin emri ile altı ay evvel piyasadan kaldırılmışdı. Orta mikdârda bira içen bir kimse, günde yetmiş piramidon hapı almış kadar Nitroz-amin almakdadır). Yengeç denilen hayvana ve kanser denilen tehlükeli şişlere arabîde (Seretân) denir. (Nüzhet-ül-ebdân) kitâbı, kanseri, içinde yengeç külü bulunan merhem ile tedâvî etmekdedir. (Teshîl-ül-menâfi’)de (Irk-ı medînî) denilen hastalık, kanserdir. Bildirdiği ilâclardan biri: (Bir avuc içi soyulmuş sarmısak, bir [litre] süt ile, akşam vakti, kaynatılır. Pelte hâline gelir. Sabâha kadar bağçede bırakılır. Havadan rutûbet alır. Süt ayrılıp aç iken içilir. Sarmısak yerine lübân [Günnük] veyâ sarısabır kullanılabilir.)]

Yukarıda yazılı sekiz içkiden, şerâbdan başkasını satmak İmâm-ı a’zama “rahmetullahi teâlâ aleyh” göre sahîhdir. Fekat, mekrûhdur. [Ya’nî, tahrîmen mekrûhdur. Bunları satan, harâm işlemiş gibi Cehenneme gider.] İmâmeyn “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ”, bunların satılması da sahîh değildir dedi. Afyon, esrar ve başka uyuşdurucu [heroik] maddelerin satışı da böyledir. Necâset karışan suyu içmek harâmdır. (Cevhere)de diyor ki: (Tâze üzüm, suya konup mayalanmadan önce kaynatılırsa, suyun üçde ikisi uçmadıkca, halâl olmaz. Kuru üzüm veyâ hurma, suya konup biraz kaynatılınca, halâl olur. Buna, (Nebîz) denir. Tâze üzüm ile hurmanın veyâ tâze üzüm ile kuru üzümün karışımı suda ısıtılınca, üçde ikisi uçmadıkca halâl olmaz. Tâze üzüm suyu [şıra] ile, hurma bırakılmış su karışımı da böyledir.)

Bevl [idrâr], pislik gibi necâsetleri içmek, yimek harâmdır.

Mubâh olan içkileri, hattâ suyu, mûsikî ile, çalgı ile, kâfirler gibi, fâsıklar gibi içmek de harâmdır. (İbni Âbidîn) beşinci cild, ikiyüzotuzsekizinci sahîfedeki hadîs-i şerîfde, (Suyu, alkollü içki içenler gibi içmek harâmdır) buyuruldu. İbâdeti harâma benzetmek ise, küfre sebeb olur. Çalgı, içki, şarkı ile nemâz kılmak, Kur’ân-ı kerîm okumak böyledir. İkinci kısmda, 52. ci maddenin 7. ci sahîfesine bakınız!

İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh”, üçüncü cild, yüzaltmışüçüncü ve beşinci cild, ikiyüzseksendokuzuncu sahîfede buyuruyor ki, (Arak-ı hamr [ya’nî rakı ve alkol]in, şerâb gibi kaba necâset olduğu ve serhoş edecek kadar içene had vurulması sözbirliği ile bildirildi. Damlasını içene de had vurulur diyenler çokdur. Alkollü meşrûbât içen fâsıkların [kötü kimselerin], (temizdir, içilmesi halâldir) demelerine aldanmamalıdır). Alkollü içkilerin hepsinde ispirto bulunduğundan, şerâblı su gibi kaba necs ve harâmdırlar. Bunun için deriye sürülen, tentürdiyod, alkol kamfre gibi, ispirtolu ilâcları ve kolonya gibi lüzûmsuz olanları nemâz kılmadan önce, yıkamak lâzımdır. Bunları hâricen kullanmak ve ispirtoyu yakıt olarak kullanmak ve bunun için satmak ve satın almak câizdir. Benzol, benzin, aseton ve dört klorlu karbon, gaz yağı gibi sıvılar, necs değildir. Bunları temizlemeden nemâz kılınır. Alkolün, teknikde, eritken olarak kullanılması günâh değildir.






43 — TÜTÜN GÜNÂH MIDIR?

(Dürr-ül-muhtâr)ın beşinci cildinde buyuruyor ki:

Şâfi’î mezhebindeki âlimlerden Necmeddîn-i Gazzî diyor ki: (Tütün, önceleri yok idi. İlk olarak, 1015 [m. 1606] de, Şâmda kullanıldı. İçenler, serhoş etmediğini iddi’â ediyorlar. Buna inanılsa bile, gevşeklik verdiği meydândadır. Bu ise, harâm olmağa sebeb olur. Çünki imâm-ı Ahmedin, Ümm-i Selemeden “radıyallahü anhâ” bildirdiği haberde, (Serhoş eden ve gevşeklik veren şeyler yasak edildi) buyuruldu. Bir iki kerre içmek günâh olmaz. Hükûmet yasak edince, harâm olur. Devâm edilirse, büyük günâh olur. Çünki, küçük günâhlara devâm etmek büyük günâhdır).

Hanefî mezhebine gelince; büyük âlim İbni Nüceym-i Mısrî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Eşbâh) kitâbında buyuruyor ki, (Âyet-i kerîmede ve hadîs-i şerîflerde harâm olduğu bildirilmiyen şeyler, aslı üzere halâl olur. Veyâ halâl ve harâm diye hükm olunamaz. Hanefî ve Şâfi’î âlimlerinin çoğu “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, böyle şeyler halâl olur dedi. İbni Hümâm, (Tahrîr) kitâbında da böyle söylüyor. Bunun için, Besmele ile kesildiği bilinmiyen hayvâna ve zararı görülmiyen ota halâl denir). Tütün de böyledir. Âlimlerin çoğuna göre, halâldir. Birkaçına göre ise, hükm verilemez. [(Uyûn-ül-besâir)de, Hamevî (Eşbâh)ı şerh ederken, (Bundan, tütün içmenin halâl olduğu anlaşılmakdadır) buyuruyor.] Hanefî âlimlerinden, Şâm müftîsi, Abdürrahmân İmâdî, (Hediyye) adındaki kitâbında, (Tütün; soğan, sarmısak gibi mekrûhdur) buyurdu. İbni Âbidîn, bu satırları açıklarken buyuruyor ki:

(Vehbâniyye) şerhinde, (Tütün içmek ve satmak yasak edilmelidir) diyor. [Dördüncü Murâd hân “rahmetullahi teâlâ aleyh”, tütün içilmesini yasak etmişdi. Bunun zemânında bulunan Şernblâlî “rahmetullahi teâlâ aleyh” de, (Halîfe mubâhları yasak edince harâm olur) diyenler gibi, tütüne yasak demişdir. Dikkat edilirse, yasak edilmelidir, dediği hâlde, yine harâm veyâ mekrûh dememişdir.]

Tütün içmek, orucu bozar. İsmâ’îl bin Abdülganî Nablüsî, (Dürer) şerhinde diyor ki, (Zevcenin soğan ve sarmısak gibi ağzı kokutan şeyleri yimesi yasak edilebilir. Tütün kokusunu sevmiyen kimse de, tütün içmesini men’ edebilir).

Mısrda, Mâlikî âlimlerinin büyüklerinden Alî Echürî, tütünün halâl olduğunu bildiren kitâb yazmış, burada dört mezheb âlimlerinin, tütünün halâl olduğunu bildiren fetvâlarını nakl etmişdir. Allâme Abdülganî Nablüsî de tütünün mubâh olduğunu bildiren, (Essulh-u beynel-ihvân) kitâbını yazmışdır. Bu kitâb ve tercemesi, Nûr-i Osmâniyye kütübhânesinde vardır. Harâm ve mekrûh diyenlere cevâb vermekdedir. (Ba’zı kimselere zarar verirse, yalnız bunlara harâm olur. Başkalarına harâm olmaz demekde ve bal, safra hastasına zarar verir. Fekat, başkalarına harâm değildir. Hattâ şifâdır. Herşey aslında halâldir. Harâm veyâ mekrûh diyebilmek için, delîl lâzımdır. Şerâb habîslerin en kötüsü olduğu hâlde ve Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” islâmiyyetin bildiricisi olduğu hâlde, şerâba harâm diyemedi. Âyet-i kerîme ile yasak edilmesini bekledi. O hâlde, tütün içmek mubâhdır, halâldir. Kokusu mekrûhdur. Tab’an mekrûhdur. Şer’an mekrûh değildir) demekdedir.

İbni Âbidîn, devâm ederek buyuruyor ki, (Tütün içmek Şâfi’î mezhebinde harâm değildir. Kitâblarında, tenzîhen mekrûh denilmekdedir. Hattâ, zevce tütünü bırakınca, zarar görmezse, meyve gibi olur. Zevcin, tütün parası vermesi lâzım olur. Tütünü bırakınca, kadın zarar görürse, ilâç gibi olur. Tütün parasını vermesi, vâcib olmaz dediler. Câmi’ içinde tütün içmek, soğan, sarmısak yimek harâmdır.)

Tütüne harâm diyenlerin dayandığı, vesîka olarak ileri sürdükleri, (Berîka) kitâbının sâhibi Hâdimî “rahmetullahi teâlâ aleyh” seksenbeşinci sahîfesinde diyor ki: Âyet-i kerîmede, (Habîs olan şeyler harâmdır) buyuruldu. (Vâhidî) tefsîrinde, (Âyet-i kerîmedeki habîs, leş, kan ve domuz eti demekdir. Âyet-i kerîme, bu üçünü harâm etmekdedir) diyor. Hâlbuki, habîs olan herşey harâmdır. Her harâm habîsdir. Meselâ şirk, zulm, fâiz ve rüşvet habîsdir. İnsanın iğrendiği, pis dediği herşey habîsdir denildi. Buna göre tütün de habîs ve harâm olur.

Yüzotuzüçüncü sahîfede diyor ki: İbâdet için, sevâb kazanmak için olmıyan bid’atlere, (Âdetde bid’at) denir. Un eleği, kaşık kullanmak gibi. Âdetde bid’at olan şeyleri yapmak, dalâlet, yoldan sapmak değildir. Vera’, takvâ sâhibleri de bunları zarûret olunca kullanır. Kullanması günâh değil ise de, kullanmamak iyi olur. Ba’zıları, (Tütün ve kahve kullanmak da, âdetde bid’atdir. İkisi de harâm değildir ve mekrûh da değildir. Doğrusu da budur. Bunlara harâm diyen, bid’at-i âdiyyeyi harâm etmiş olur. Sultânın yasak etmesine gelince, islâmiyyete uygun olan emrleri dinlenir. Tabî’atine ve nefsine uyarak verilen emrleri değil) dedi. Bize göre, kahve belki böyledir. Fekat, bunu da, kullanmamak dahâ iyidir. Çünki, hakkında söz birliği yokdur. Tütüne gelince, harâm olmadığı doğru ise de, mekrûh olduğunda şübhe yokdur. Çünki, halâl olmasında söz birliği yokdur. Sultân, umûmun fâidesi için, bir mubâh şeyi yasak edince, dinlemek vâcib olur. Söz birliği olmıyan şeyi yasak edince, elbette vâcib olur. (Telvîh) kitâbında diyor ki, (Şübhe edilen şeyler harâm olur).

Binikiyüzkırküçüncü sahîfesinde diyor ki: (Yimeği ve içmeği harâm eden sebebler altıdır: Serhoş edenler, şerâb gibi. Necs olanlar, bevl ve kan gibi. Zarar verenler, kum, toprak gibi. İğrenç olanlar, menî ve sümük gibi. Habîs olanlar, tahta kurusu [biti] gibi. Öldürücüler, zehrli maddeler gibi. Tütün içmeği âdet edinenlere gelince, tütün bunlara zarar verir denildi. Çoğunun hastalığa yakalandığı görülmekdedir. Böyle şeylerde, cinse, umûma bakarak karâr verilir. Birkaç kişiye göre karar verilmez. Tütün ba’zı hastalıklara fâideli olmakdadır. Meselâ balgam, safra sökmekdedir deniliyor. Fekat bu, câhillerin sözüdür. Doktorlar kullanmıyor. Mütehassıslar böyle yazmıyor. Tersini bildiriyorlar. Ba’zı doktorlardan işitdik ki, tütün olmasaydı, Âdem oğlu bin sene yaşardı demişlerdir. [Mütercim fakîr, doktorlardan nakl olunan bu sözü, akla uygun bulmamakda ve hayret etmekdedir. Çünki, tütün ortaya çıkmadan önce de, insanlar, tabî’î ömrlerine uygun olarak yaşamışdır. Asr-ı se’âdetden beri, bin sene yaşıyan bir kimse işitilmemişdir.]

Tütün serhoş eder de denildi. Yeni başlıyanlarda böyledir. Yavaş yavaş alışanları serhoş etmiyor. Şerâb da böyledir. İmâm-ı Muhammed, çoğu harâm olanın, azı da harâmdır dedi. Ba’zıları, bu sebeble, tütüne harâm dedi. Ba’zıları da, içmemek iyi olur dedi. Ba’zıları, tütün içmek, başkalarını râhatsız ediyor. Başkasına eziyyet vermek harâmdır dedi. Ba’zısı da, tütün; (Soğan, sarmısak yiyen, mescidimize yaklaşmasın!) hadîs-i şerîfine girer dedi. Fıkh âlimleri dedi ki, pis kokan şeyleri mescidden çıkarmak lâzımdır. Tütüne bid’at denildi. Fekat, i’tikâdda, inanmakda ve ibâdetlerde olan bid’at [devrim, değişiklik] harâmdır. Âdetlerde olan bid’atler harâm değildir, mubâhdır. Sünnete ve sünnet olmakdaki sebebe uymıyan bid’atler yasakdır. Meselâ, misvâkın sünnet olması, ağızdaki pis kokuyu giderdiği içindir. Tütün ise, bu hikmeti bozmakdadır. Dîne fâideli olan bid’atler güzeldir. Tütün böyle değildir. Tütün habîsdir denildi. Selîm tabî’atli kimse, tütünden iğrenmekdedir. Oyun için, keyf için, kibr için içilir de denildi. Tütün aslında mubâh olsa da, bu sebeble harâm olur. Tütün isrâfdır denildi. Çünki, lüzûmlu değildir. Keyf için mal vermekdir. Çok mal verip alan da olur. İbâdetleri, meselâ cemâ’at ile nemâz kılmağı bırakmağa sebeb olur. Yalan, gıybet, nemîme, gevezelik gibi harâmlara da sebeb olur. Tütün içenlerin öldükden sonra rü’yâda görülmesi, mezârları açılınca, yüzlerinin, ağızlarının değişmiş olması, mezârı duman dolmuş olması da bu sözü kuvvetlendirmekdedir. Görülüyor ki, tütün için sözler ve fetvâlar başka başkadır. Değil câhiller, âlimler de, bu işin içinden çıkamamışdır. Ba’zıları halâldir, mubâhdır dedi. Ba’zıları tehlükelidir dedi. Halâl diyenlere göre, birşeyin harâm olması için, harâm olduğu açıkca bildirilmiş olmalı veyâ harâm olduğu kolay anlaşılmalıdır. Tütün, açıkca harâm edilmemişdir. Harâm olduğunu anlamak için de şimdi de müctehid yokdur. Eski müctehidlerin de, tütün için bir sözü yokdur. Müctehid olmıyanların, halâl veyâ harâm demesinin bir kıymeti olmaz. O hâlde tütün içmek, aslı üzere mubâhdır, halâldir. Tehlükeli diyenler ise, dahâ yukarda bildirilen sebebleri göz önünde tutmuşlardır. Tehlükeli diyenler, belki dahâ haklıdır. Çünki, bu sebeblerden birkaçı yanlış olsa bile, şübheden kurtulmaz. Hepsi bir araya gelince, kuvvetlenmiş olur. Şimdi müctehid kalmadı demek de, şübhelidir. Mutlak müctehid yok ise de, ictihâdları karşılaşdırabilecek (Mes’elelerde müctehid) şimdi belki vardır. Eski müctehidler, tütün için birşey bildirmedi ise de, tütün, onların açık bildirdiği karârlardan birine bağlanabilir. Müctehid olmıyan âlimler, bu işi yapabilir. Tütün içmek, nihâyet şübheli kalmakdadır. Şübheliler ise, harâm olur. Hadîs-i şerîfde, (Şübheli şeyleri yapan, harâm da işler) buyuruldu. Mubâh veyâ tehlükeli olan şeyi de çok yapmamak lâzımdır. Tütüne tehlükeli demek insâf olur. Mubâhlara fazla dalmak da, küçük günâh olur. Tütüne, aslında halâl desek bile, insan buna alışıyor. Mubâhlar için de, kıyâmetde hesâb vardır. Tütünü ençok fâsıklar içiyor. Başkaları, bunlardan görerek alışıyor. İhtiyâtlı davranmak her yerde iyidir.

Binüçyüzkırkyedinci sahîfede diyor ki: Hadîs-i şerîfde, (Soğan, sarmısak yiyen, mescidimize gelmesin!) buyuruldu. Çünki, melekler pis kokudan incinir. Pırasa gibi pis kokulu şeyleri yiyenler ve cüzzâm, baras hastaları, yarası kokanlar, üzeri balık, et kokanlar da böyledir. Bunlar mescide sokulmaz. Mescide giderken çiğ soğan, sarmısak yimek, tenzîhen mekrûhdur. Pişmiş yimek mekrûh değildir. İlâc olarak yimek câizdir. (Yahyâ efendi fetvâsı), tütünü içmek de bunun için mekrûh olur dedi. Sâlih olan kimse, bu hadîs-i şerîfden korkarak tütün içmez. (Berîka) kitâbından terceme burada temâm oldu.

(Hadîka)nın [1290] hicrî senesi İstanbul baskısı, yüzkırküçüncü sahîfesinde diyor ki, (Un eleği ve kaşık gibi şeyler zemân-ı se’âdetde yok idi. Sonradan meydâna çıkdılar. Böyle, Allahü teâlâya ibâdet etmek ve sevâb kazanmak niyyeti olmaksızın meydâna çıkarılan şeylere, (Âdetde bid’at) denir. Bunlar, hadîs-i şerîfde dalâlet, sapıklık olarak bildirilmiş olan bid’atlerden değildirler. Bunları yapanlara cezâ verilmiyecekdir. Vera’ sâhiblerinin yapmaması dahâ iyi olur. Erkeklerin fazla yiyerek yağ bağlaması da böyledir. İmâm-ı Münâvî, (Câmi’-us-sagîr) şerhinde, kıyâmet alâmetlerinden biri, erkeklerin yağlanmasıdır dedi. Âdetde bid’atlerden biri de, tütün ve kahve içmekdir. Zemânımızda iyi kötü her insan bunları kullanmakdadır. Bunlar için çeşidli şeyler söyleniyor ise de, sözün doğrusu, ikisine de harâm ve mekrûh dedirtecek bir sebeb yokdur. Her ikisi de, (Âdetde bid’at)dir. Herhangi bir sebeb göstererek bunlara harâm diyen kimse, âdetde bid’at olan şeye harâm demiş olur. Âdetde bid’ate harâm denilemiyeceğini, cümhûr-i ulemâ bildirmişdir. Sultânın emr ve yasak etmesine gelince, bunlar, Allahü teâlânın emr ve yasaklarına uygun olursa, itâ’at vâcib olur. Kendi düşüncesi, görüşü ile olana itâ’at vâcib değildir. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” bütün emr ve yasakları, Allahü teâlânın emr ve yasaklarına uygun idi. Kendiliğinden birşey bildirmedi. Böyle olmasaydı, Onun her sözüne itâ’at vâcib olmazdı. Sultânın, kendi aklı, düşüncesi ile verdiği emre itâ’at da, elbette vâcib olmaz. Ancak, emri veren, zulm, işkence yaparsa, milleti sıkışdırırsa, onun şerrinden, öldürmesinden korkan kimsenin, hele kan dökücü başkanın böyle mubâhları yasaklamasına itâ’at etmesi vâcib olur. Çünki, bir müslimânın kendini tehlükeye sokması câiz değildir. İşte, böyle yasaklandığı zemân, kahve, sigara içmemek vâcib olur. Fekat, yine, harâm veyâ mekrûh oldukları için değil, kanını, ırzını kurtarmak için içmemeğe niyyet etmek lâzımdır. Ülül-emre itâ’at demek, müslimân olan âmirlerin, hak üzere olan emr ve yasaklarına uymak demekdir).

İsmâ’îl Hakkı hazretleri, ilk zemânlarında tütünün harâm olduğunu yazmışdı. Çünki, sultân Murâd, tütün içmeği yasak etmişdi. İçen öldürülüyordu. Bu âlim, tütünü değil, tütün içmeği, i’dâma sebeb olduğu için harâm demişdi. Hükûmet, tütün yasağını kaldırdıkdan sonra, yazdığı kitâbında, tütünün harâm olmadığını bildirmişdir. Mütercim fakîr, Bursada Orhân kütübhânesinde bu kitâbını gördüm.

(Feth-ur-rahîm) kitâbının yirmidokuzuncu sahîfesinden başlıyarak diyor ki: Mâlikî âlimlerinden Alî Echürî (Gâyet-ül-beyân) kitâbında, şeyh Halîlden alarak buyuruyor ki, (Aklı götürüp hissi gidermiyen ve keyf veren maddeye (Müskir), ya’nî serhoş edici denir. Aklı giderip, hissi gidermez ve keyf vermezse (Müfsid), uyuşdurucu, heroik denir. Aklı da, hissi de gideren maddeye, (Mürkıd) veyâ (Münevvim), uyutucu, hipnotik denir. Serhoş eden maddeyi içene Had cezâsı vurulur ve serhoş etmiyen az mikdârını içmek de harâmdır ve bu maddeler necsdir. Abdüllah-i Menûfî, esrâr otu veyâ haşîş denilen, hind keneviri otunun yaprakları için, müskirdir, çünki, esrâr almak için evinin eşyâsını satıyorlar dedi. Keyf vermeseydi, böyle yapmazlardı dedi. Şâfi’î âlimlerinden Zerkeşî de böyle dedi. Esrârın azı da, çoğu da harâmdır dedi. Şeyh Ebül-Hasen “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Müdevvene) şerhinde ve allâme İbni Merzûk ve Şehâb Karâfî ise, esrârın, müfsid, uyuşdurucu olduğunu bildirdiler. Çünki, bunu alanlar kavga etmiyor, uyuşup kalıyorlar. Şâfi’î âlimlerinden İbni Dakîk-ul İyd “rahmetullahi teâlâ aleyh” de böyle söyledi ve haşhaşdan elde edilen afyon, esrârdan dahâ kuvvetlidir. Çünki, afyonun az mikdârı serhoş ediyor. Hâlbuki, necs olmadığında sözbirliği vardır dedi. Esrâr da necs değildir. Şerâbın serhoş etmiyen az mikdârını içmek harâm olduğu hâlde, esrârın serhoş etmiyen az mikdârının harâm olmadığını imâm-ı Nevevî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Mühezzeb) şerhinde bildirdi. Benc ya’nî Jüskiyam [ban otu] ve afyon da, esrâr gibi olup, serhoş etmiyen az mikdârını yimek câizdir. [Fazla alındığı zemân, aklı ve a’sâbı bozan böyle otlardaki zararlı maddeleri ayırıp, bunları ve benzerlerini hap ve iğne hâlinde keyf ve zevk ilâcı ismi ile talebelere, işcilere ve futbolculara satıyorlar. Ahlâk, nâmûs, din ve îmân ve vatan sevgisi gibi mukaddes bağlarımızı koparan bu uyuşturucu maddeleri satın almak ve kullanmak harâmdır. Büyük günâhdır.]

Tütün içmeğe gelince, aklı gidermiyor. Necs de değildir. Böyle olunca, tütün içmek harâm değildir. Başka dürlü zararlara sebeb olursa harâm olur. Zarar vermiyen kimseye harâm değildir. Güvenilen bir ârifin [ya’nî mütehassıs tabîbin] haber vermesi ile veyâ kendi tecribesi ile zarar verdiğini anlıyana harâm olur. İslâmiyyetin bildirmediği şeylerde ahkâm değişir. Zarar verince harâm olur. Zarar vermezse, harâm olmaz. Tütünü yeni içenlerde gevşeklik yapması, sıcak suya girende veyâ müshil ilâcı içende gevşeklik hâsıl olması gibidir. Yoksa, aklı giderdiği için değildir. Aklı giderdiği için gevşeklik yapıyor denilse bile, yine müskirdir denilemez. Çünki, keyf vermemekdedir. Afyonu, aklı gidermiyecek az mikdârda yimek câiz olduğu gibi, tütünü de aklı gidermiyecek mikdârda içmek câiz olur. Bu ise, insanlara göre ve içilen mikdâra göre değişir. Bir kimsenin aklını gideren mikdâr, başkasının aklını gidermez. Görülüyor ki, tütün harâmdır, diyip kesin söylenemez. Bunu ancak din câhili veyâ inâdcı, müte’assıb olan söyler. Aklı gidermeyince, halâl olduğu anlaşılmakdadır. Tütün, ispirto ile yıkanıp temizlendiği için necsdir de denilemez. Çünki bu söz, tütünün değil, ispirtonun harâm olduğunu göstermekdedir. İspirtosuz temizlenenlerin harâm olmadığı anlaşılır. Tütün, isrâf olduğu için harâmdır da denilemez. Çünki, mubâh olan şeyi almak için verilen mal isrâf olmaz. Zararlı olduğundan harâmdır demek de ilmî bir söz değildir. Çünki, zarar verene harâm olur. Zarar vermiyene harâm olmaz. Herkese zararlıdır demek ilme ve tecribeye uygun değildir. Ba’zı hastalıklara fâidesi olduğu da görülmüşdür. Hanefî âlimlerinden şeyh Muhammed Nihrîrî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, tabîb-i müslim-i ârifin sözü ile veyâ tecribe ile zarar verdiğini anlıyan kimseye tütün içmek harâm olur. Böyle kesin anlaşılmadıkca, halâl olduğuna fetvâ vermişdir. Bir başka fetvâsında da, aklını gideren veyâ zarar veren kimseye harâm olur. Başkalarına harâm olmaz, demişdir.

Tütün hakkında bir hadîs-i şerîf yokdur. (Pis kokulu ağaçdan yiyen, mescidimize yaklaşmasın! İnsanlara eziyyet veren şeyi melekler de sevmez) hadîsinde bildirilen ağacın, soğan, sarmısak olduğu (Eşî’a) üçyüzyirmisekizinci sahîfede yazılıdır. Şâfi’î âlimlerinden Alî bin Yahyâ Ziyâdî fetvâsında, aklını giderene harâm olur. Başkalarının içmeleri harâm olmaz dedi. Büyük Şâfi’î âlimi Abdür-Raûf-i Münâvî de böyle fetvâ verdi. Şâfi’î âlimlerinden Şems-üd-dîn Muhammed bin Ahmed Şevberî de böyle cevâb yazdı. Tütün, başka mubâhlar gibidir. Ya’nî kendisi harâm değildir. Aksini bildirenlerin ellerinde hiçbir vesîka yokdur. İnâd etmekdedirler dedi.

Hanbelî âlimlerinden Mer’î bin Yûsüf Mukaddisî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Tahkîk-ul-burhân fî-şân-id-dûhân) kitâbında, başka zarar vermedikce tütünün harâm olmadığını, ateş dumanını ağza çekmek gibi olduğunu, bunun harâm olacağını ise kimsenin bildirmemiş olduğunu yazmakdadır.

Yeni meydâna çıkan birşey, mubâha benzerse mubâh olur. Harâma benzerse harâm olur. Aklı olan bir din adamı, tütünü elbet mubâhlara benzetir. Zarara sebeb olmadıkca harâm diyemez

 
Bugün 43 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol