Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçdiği, beğendiği kimselere iyilikler, selâmlar olsun! Kıymetli mektûbunuz geldi. Çok zahmet buyurmuşsunuz. Cenâb-ı Hak sa’yinizi meşkûr eylesin! Allahü teâlânın fi’llerinin ve sıfatlarının ve zâtının bu âleme, herşeyden dahâ yakın olduğunun açıklanmasını, tekrâr tekrâr, soruyorsunuz ve cevâbını çok merak ediyorsunuz. Bunun için, biraz bildirmeğe mecbûr oldum:
Herşey, kendi mâhiyyeti, hakîkati, özü ile şeydir. Bir şey’e kendi mâhiyyetini vermeğe ve bir vericiye lüzûm yokdur. Çünki, herşeyin mâhiyyeti, kendisindedir. Bunun içindir ki, hiçbirşeyin mâhiyyeti yapılmaz denilmişdir. Her cismin, bir özü, mâhiyyeti vardır. Cismlere, mâhiyyetlerini vermek için, bir iş yapmak lâzım değildir. Fekat, mâhiyyetleri vücûda getirmek için, bir iş yapılır. Meselâ, boyacının işi, kumaşı boyamak içindir. Yoksa, kumaşı kumaş yapmak ve boyayı boya yapmak için değildir ki, buna lüzûm yokdur. O hâlde, birşeye mâhiyyeti, sonradan verilmez. O şeyin ve mâhiyyetinin, birlikde meydâna gelmesi için iş yapılır. Herşey, kendi mâhiyyeti ile şeydir. Bu sözümüz, zılda, gölgede doğru olmuyor. Bir şeyin zılli, aksi, gölgesi, hayâli, aynadaki görüntüsü, kendi mâhiyyeti ile zıl ve aks olmayıp, kendilerini meydâna getiren aslın mâhiyyeti ile zıl ve aks olmuşdur. Çünki, görüntünün, gölgenin mâhiyyeti yokdur. Gölgede bulunan mâhiyyet onu meydâna getiren asl şeyin mâhiyyetidir. O hâlde asl, gölgesine, gölgenin kendinden dahâ yakındır. Çünki, gölge aslın mâhiyyeti ile ya’nî, asl ile gölge olmuşdur. Kendi mâhiyyeti ile değil. Çünki, kendi mâhiyyeti yokdur.